21.4.10

Bir Yeni Mesajınız Var

" Turkcell Süper Lig'in 30. haftasını geride bıraktık. Bu sezonun şampiyonunun kim olacağı sorusunun cevabı 4 hafta sonra belli olacak. Sezon boyunca verdiği mücadeleyle şampiyonluğa ulaşanın kim olabileceği ise aşağı yukarı belli oldu. Bursaspor ve Fenerbahçe arasındaki şampiyonluk mücadelesi her zamanki gibi biz tek, siz hepiniz şeklinde ilerliyor.

Pazar akşamı oynanılan maçın ardından da, görmeye alıştığımız Beşiktaşlı Duruşu yine devrede. Bu duruşun temel özelliği olan, "kötü oyundan bağımsız mağlubiyet faturaları çıkarma" alanında kardeş kardeş türlü çalışmalar ortaya konulmakta. Oynanılan kötü futboldan ise, hiç bahseden yok.

Birçok farklı etkeni içermesi gereken "mağlubiyet" mefhumu, yine birkaç kişinin üzerine yıkılarak "şerefli mağlubiyet" ajitasyonu eşliğinde halka sunulmakta.

Bu sahneleri görmeye zaten alışığız. Artık kalmayan bir rekabet üzerine uzun uzadıya konuşmaya gerek yok. Ne kadar konuşsak boş, kimsenin algı düzeyini geliştirebilecek değiliz.

Onlar, üç kuruşluk -çakma edebî- metinleri ile tehditleri dizedursunlar, kimsenin dinlemediği radyolarda başarısız dizi oyuncularına küfürler ettirip kendi kendilerini tatmin ededursunlar, kurum ve kuruluşlara yürüyedursunlar. (Hem spor olur.)

Bizim söylemek istediklerimiz başka.

Dikkatimizi çeken asıl nokta basınla ilgili.

İki hafta önce Barış'ın savurduğu tekmeyi pek güzel geçiştiren, Keita'nın sezon boyu yaptığı, hakemi aldatmaya ve seyirciyi tahrik etmeye yönelik binbir tiyatral performansına sessiz kalan, Arda'nın sahaya çıkışıyla ortada fol yok yumurta yokken (hem iç hem dış sahada), sadece takımlarını desteklemek için tribündeki yerini almış olan Fenerbahçe taraftarına, sokak arası serserilerini aratmayacak el hareketlerinde bulunmasını bugüne dek gündemine getirmeyen medya; maç hakkında, maç hariç her şeyi konuşmayı kendine şiar edinmiş durumda.

Sahaya atılan cisimleri hiç gözden kaçırmazken, sahadan insanlarla dolu tribüne atılan cisimleri (bkz:Bobo) es geçen; iki hafta önce tribündeki güzellikleri spikerin ısrarlı ricalarına rağmen göstermekten çekinip, emniyetin çıkardığı kavgayı taraftara mâl ederek uzun uzun gösteren yayıncı kuruluş ve onun yönetmen mertebesinde bulunan ulvî şahıs, bu hafta tribünlerin coştuğu anlarda o güzelliği çekmekten -elbette- yine acizdi. Son zamanlarda dolan tribünlere karşı negatif marketing yapma çabasını "Çözen" birileri elbette var.

Büyüklüğünü kupalardan ve şampiyonluklardan almayan, herhangi bir duruş adı altında her maç sonrası çığırtkanlık etme gibi basit huyları bulunmayan ve rekabet edebilmek için kendisine herhangi bir kardeş edinme telaşesinde olmayan camiamızı yıpratma çabalarının farkında olduğumuzu belirtmek isteriz.

Çığırtkan toplulukların ağızlarına sakız ettiği ve arkasına sığınabildiği bahaneleri sunmaya da elbette gönül razı değil. Yıllarca Fenerbahçe Spor Kulübü'nün kültüründe taşıdığı ve onu takip ederek ilerlediği sportmenlik anlayışını vurgulamak isteriz. Bu kültür yurtdışından getirilen oyuncu tercihlerimizde bile her zaman etkili olmuştur ve ona göre davranmaları beklenmiştir. Öyle ki rakiplerimiz hakeme tüküren, maç esnasında elini şortunun içine sokmaktan çekinmeyen efsanelere sahipken; Fenerbahçe Alex gibi FB TV'de çekinmeden "Türkiye'deki en iyi Türk oyuncu Arda Turan'dır" diyebilecek centilmenlikte, Uche ve Pierre gibi tüm halkın gönlünü fethetmiş (öyle ki şirketler rakip taraftar baskısı olmayacağından ürünlerine reklam yüzü olarak düşünmüştür) isimlere ev sahipliği yapmıştır. Atatürk'ün kulübümüzü ziyareti sırasında belirttiği "ebedi muvaffakiyetler"in peşinde her branşta koşarak dünyanın en büyük spor kulübü olmak hedefiyle her branşta ilerleyen Fenerbahçemiz, "zeki, çevik ve ahlâklı" sporculara sahip olmalıdır.

Bahsedilen konuyla ilgili kulübümüzün gerekli hassasiyeti göstereceğini ümit ediyoruz.

Yüzyıllarca bu kültürün sürmesi dileğiyle,

Saygılarımızla,

1907 ÜNİFEB - Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği"



Alıntı: http://www.1907unifeb.org/haber.php?haberno=846

Tweet Paylaş

2 yorum:

burak dedi ki...

Olum hani taşşak bi blog olucaktı..

xyzcomtr dedi ki...

İyidir iyi...