
26.4.10
22.4.10
Batak Öğreniyorum Eğitim CD1

Batak Hakkında Genel Kurallar
1-) Oyuncu sayısı en az 3 kişidir ki biz buna gömmeli batak diyoruz,4 kişilik olanı makbuldür..
En az 3 dedik diye 10 kişi batak oynamayın oynatmayın,zira 10 kişi oynayamazsınız.4'tür o 4!
2-) Genelde 61 veya 101 e kadar giden bir puanlama sistemi vardır.3 tane 61 puanlama sistemiyle oynananı tayfa tarafından tutulur.(Not: oyunda "yancı" iseniz -yancı;oyunda hiçbir sikim yapmayan,kenarda mal mal oturup az biraz ajanlık yapan kişidir efem- her elde bir tane içecek içiniz yoksa o işi sikerler! )
3-) İçecek çay olmak zorundadır.Apo dayı'nın kahveden muz da içebilirsiniz.
4-) Koz falan vardır işte ne bilim belki fazla olanı seçersiniz -ki bu durumda eşinizle olan göz kontağını iyi kurmanız gerek- , veya elinizde büyük olanları koz seçme gibi bi durum olabilir.Karışıktır vesselam..
5-) Oyun sağa doğru döner,sağınızdaki insan benim gibi bataktan anlamayan mal birisiyse vale'yi atarak bir kız ve hatta iyi bir çocuk olursanız papaz'ın düşmesini bile sağlayabilirsiniz.
1-) Oyuncu sayısı en az 3 kişidir ki biz buna gömmeli batak diyoruz,4 kişilik olanı makbuldür..
En az 3 dedik diye 10 kişi batak oynamayın oynatmayın,zira 10 kişi oynayamazsınız.4'tür o 4!
2-) Genelde 61 veya 101 e kadar giden bir puanlama sistemi vardır.3 tane 61 puanlama sistemiyle oynananı tayfa tarafından tutulur.(Not: oyunda "yancı" iseniz -yancı;oyunda hiçbir sikim yapmayan,kenarda mal mal oturup az biraz ajanlık yapan kişidir efem- her elde bir tane içecek içiniz yoksa o işi sikerler! )
3-) İçecek çay olmak zorundadır.Apo dayı'nın kahveden muz da içebilirsiniz.
4-) Koz falan vardır işte ne bilim belki fazla olanı seçersiniz -ki bu durumda eşinizle olan göz kontağını iyi kurmanız gerek- , veya elinizde büyük olanları koz seçme gibi bi durum olabilir.Karışıktır vesselam..
5-) Oyun sağa doğru döner,sağınızdaki insan benim gibi bataktan anlamayan mal birisiyse vale'yi atarak bir kız ve hatta iyi bir çocuk olursanız papaz'ın düşmesini bile sağlayabilirsiniz.
6-) Onur Akgül veya Hasan Toprak'la eş iseniz genelde kazanırsınız. (Burak ve Çağatay kolpadır efem.) (Deniz ise batak bilen fakat tek başına maç kazandıramayan birisi,yani özer hurmacı diyebiliriz,bi alex asla olamaz)
7-) Yukarıdaki madde her zaman doğruluğunu sağlayamaz.Hasan Toprakla oynarken kendi seyircisinden ürken beşiktaşlı oyunculara dönebilirsiniz.Aman gönlünü hoş tutun başkanın.
8-) Yukarıdaki maddedeki temel şart(gönlünü hoş tutmak) şudur; fazla konuşmayın.Para ödettirmemeye çalısın.
9-) Bi üst maddede para ödettirmemeye çalışın dedim ama hepimiz öğrenciyiz,koyun götüne para ödemeyin.
10-) Napolyon ne demiş ? Para para para.
11-) Peki ya Ajda Pekkan ne demiş? Petrol
12-) Yani para=petrol
13-) Velhasıl batak güzel oyundur zevkli oyundur ama hsntprk ile daha güzeldir
Saygılarımla
Stajyer Batakçı Apo
7-) Yukarıdaki madde her zaman doğruluğunu sağlayamaz.Hasan Toprakla oynarken kendi seyircisinden ürken beşiktaşlı oyunculara dönebilirsiniz.Aman gönlünü hoş tutun başkanın.
8-) Yukarıdaki maddedeki temel şart(gönlünü hoş tutmak) şudur; fazla konuşmayın.Para ödettirmemeye çalısın.
9-) Bi üst maddede para ödettirmemeye çalışın dedim ama hepimiz öğrenciyiz,koyun götüne para ödemeyin.
10-) Napolyon ne demiş ? Para para para.
11-) Peki ya Ajda Pekkan ne demiş? Petrol
12-) Yani para=petrol
13-) Velhasıl batak güzel oyundur zevkli oyundur ama hsntprk ile daha güzeldir
Saygılarımla
Stajyer Batakçı Apo
Tweet Paylaş
21.4.10
Yarı Finalde Rakip Marmara'ya Mesaj
Blog olarak mesajların ne kadar önemli olduğunu kavrayarak bir diğer mesajımızı iletelim dedik. Şampiyonluğa adım adım ilerleyen ekibimizin yarı finalde rakibi daha önce aynı grupta mücadele ettiği Olimpik Marmara oldu. Hatta gruptaki ilk maçımızı Olimpik Marmara'yla yapmıştık. Her sene şampiyonluğa oynayan ekibimiz bu maça giderken bunun derbi havasında olcağını düşünmüştü çünkü anlatılanlara göre rakibimiz bizim maç gelene kadar 5-6 maç yapmış ve hepsinde de galip gelmiş oysaki biz sadece bir maç yaptık onda da tanışmaya fırsat bile olmamıştı. Tüm bu etkenler bi yana en önemlisi İstanbul Tayfa kenetlenerek Genç İstanbul'luların arkasında olduğunu her defasında hatırlatarak takımlarına ne kadar inandıklarını gösterdiler. Bunun bilincinde olan Genç İstanbul'lular, kendi evinde oynamanın rahatlığı ve taraftar baskısıyla gelen rakibini bu zorlu(zor olduğunu düşündüğü) deplasmanda 15 - 2 'lik bir skorla ezip geçti. Yarı final mücadelesinde de Genç İstanbul'lulardan aynı performansı bekliyoruz. İstemiyoruz Ne Para Ne Pul Kupa'yı Alsan Bize Yeter İstanbul!!!
Tweet Paylaş
Bir Yeni Mesajınız Var
" Turkcell Süper Lig'in 30. haftasını geride bıraktık. Bu sezonun şampiyonunun kim olacağı sorusunun cevabı 4 hafta sonra belli olacak. Sezon boyunca verdiği mücadeleyle şampiyonluğa ulaşanın kim olabileceği ise aşağı yukarı belli oldu. Bursaspor ve Fenerbahçe arasındaki şampiyonluk mücadelesi her zamanki gibi biz tek, siz hepiniz şeklinde ilerliyor.
Pazar akşamı oynanılan maçın ardından da, görmeye alıştığımız Beşiktaşlı Duruşu yine devrede. Bu duruşun temel özelliği olan, "kötü oyundan bağımsız mağlubiyet faturaları çıkarma" alanında kardeş kardeş türlü çalışmalar ortaya konulmakta. Oynanılan kötü futboldan ise, hiç bahseden yok.
Birçok farklı etkeni içermesi gereken "mağlubiyet" mefhumu, yine birkaç kişinin üzerine yıkılarak "şerefli mağlubiyet" ajitasyonu eşliğinde halka sunulmakta.
Bu sahneleri görmeye zaten alışığız. Artık kalmayan bir rekabet üzerine uzun uzadıya konuşmaya gerek yok. Ne kadar konuşsak boş, kimsenin algı düzeyini geliştirebilecek değiliz.
Onlar, üç kuruşluk -çakma edebî- metinleri ile tehditleri dizedursunlar, kimsenin dinlemediği radyolarda başarısız dizi oyuncularına küfürler ettirip kendi kendilerini tatmin ededursunlar, kurum ve kuruluşlara yürüyedursunlar. (Hem spor olur.)
Bizim söylemek istediklerimiz başka.
Dikkatimizi çeken asıl nokta basınla ilgili.
İki hafta önce Barış'ın savurduğu tekmeyi pek güzel geçiştiren, Keita'nın sezon boyu yaptığı, hakemi aldatmaya ve seyirciyi tahrik etmeye yönelik binbir tiyatral performansına sessiz kalan, Arda'nın sahaya çıkışıyla ortada fol yok yumurta yokken (hem iç hem dış sahada), sadece takımlarını desteklemek için tribündeki yerini almış olan Fenerbahçe taraftarına, sokak arası serserilerini aratmayacak el hareketlerinde bulunmasını bugüne dek gündemine getirmeyen medya; maç hakkında, maç hariç her şeyi konuşmayı kendine şiar edinmiş durumda.
Sahaya atılan cisimleri hiç gözden kaçırmazken, sahadan insanlarla dolu tribüne atılan cisimleri (bkz:Bobo) es geçen; iki hafta önce tribündeki güzellikleri spikerin ısrarlı ricalarına rağmen göstermekten çekinip, emniyetin çıkardığı kavgayı taraftara mâl ederek uzun uzun gösteren yayıncı kuruluş ve onun yönetmen mertebesinde bulunan ulvî şahıs, bu hafta tribünlerin coştuğu anlarda o güzelliği çekmekten -elbette- yine acizdi. Son zamanlarda dolan tribünlere karşı negatif marketing yapma çabasını "Çözen" birileri elbette var.
Büyüklüğünü kupalardan ve şampiyonluklardan almayan, herhangi bir duruş adı altında her maç sonrası çığırtkanlık etme gibi basit huyları bulunmayan ve rekabet edebilmek için kendisine herhangi bir kardeş edinme telaşesinde olmayan camiamızı yıpratma çabalarının farkında olduğumuzu belirtmek isteriz.
Çığırtkan toplulukların ağızlarına sakız ettiği ve arkasına sığınabildiği bahaneleri sunmaya da elbette gönül razı değil. Yıllarca Fenerbahçe Spor Kulübü'nün kültüründe taşıdığı ve onu takip ederek ilerlediği sportmenlik anlayışını vurgulamak isteriz. Bu kültür yurtdışından getirilen oyuncu tercihlerimizde bile her zaman etkili olmuştur ve ona göre davranmaları beklenmiştir. Öyle ki rakiplerimiz hakeme tüküren, maç esnasında elini şortunun içine sokmaktan çekinmeyen efsanelere sahipken; Fenerbahçe Alex gibi FB TV'de çekinmeden "Türkiye'deki en iyi Türk oyuncu Arda Turan'dır" diyebilecek centilmenlikte, Uche ve Pierre gibi tüm halkın gönlünü fethetmiş (öyle ki şirketler rakip taraftar baskısı olmayacağından ürünlerine reklam yüzü olarak düşünmüştür) isimlere ev sahipliği yapmıştır. Atatürk'ün kulübümüzü ziyareti sırasında belirttiği "ebedi muvaffakiyetler"in peşinde her branşta koşarak dünyanın en büyük spor kulübü olmak hedefiyle her branşta ilerleyen Fenerbahçemiz, "zeki, çevik ve ahlâklı" sporculara sahip olmalıdır.
Bahsedilen konuyla ilgili kulübümüzün gerekli hassasiyeti göstereceğini ümit ediyoruz.
Yüzyıllarca bu kültürün sürmesi dileğiyle,
Saygılarımızla,
1907 ÜNİFEB - Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği"
Alıntı: http://www.1907unifeb.org/haber.php?haberno=846
Tweet Paylaş
Pazar akşamı oynanılan maçın ardından da, görmeye alıştığımız Beşiktaşlı Duruşu yine devrede. Bu duruşun temel özelliği olan, "kötü oyundan bağımsız mağlubiyet faturaları çıkarma" alanında kardeş kardeş türlü çalışmalar ortaya konulmakta. Oynanılan kötü futboldan ise, hiç bahseden yok.
Birçok farklı etkeni içermesi gereken "mağlubiyet" mefhumu, yine birkaç kişinin üzerine yıkılarak "şerefli mağlubiyet" ajitasyonu eşliğinde halka sunulmakta.
Bu sahneleri görmeye zaten alışığız. Artık kalmayan bir rekabet üzerine uzun uzadıya konuşmaya gerek yok. Ne kadar konuşsak boş, kimsenin algı düzeyini geliştirebilecek değiliz.
Onlar, üç kuruşluk -çakma edebî- metinleri ile tehditleri dizedursunlar, kimsenin dinlemediği radyolarda başarısız dizi oyuncularına küfürler ettirip kendi kendilerini tatmin ededursunlar, kurum ve kuruluşlara yürüyedursunlar. (Hem spor olur.)
Bizim söylemek istediklerimiz başka.
Dikkatimizi çeken asıl nokta basınla ilgili.
İki hafta önce Barış'ın savurduğu tekmeyi pek güzel geçiştiren, Keita'nın sezon boyu yaptığı, hakemi aldatmaya ve seyirciyi tahrik etmeye yönelik binbir tiyatral performansına sessiz kalan, Arda'nın sahaya çıkışıyla ortada fol yok yumurta yokken (hem iç hem dış sahada), sadece takımlarını desteklemek için tribündeki yerini almış olan Fenerbahçe taraftarına, sokak arası serserilerini aratmayacak el hareketlerinde bulunmasını bugüne dek gündemine getirmeyen medya; maç hakkında, maç hariç her şeyi konuşmayı kendine şiar edinmiş durumda.
Sahaya atılan cisimleri hiç gözden kaçırmazken, sahadan insanlarla dolu tribüne atılan cisimleri (bkz:Bobo) es geçen; iki hafta önce tribündeki güzellikleri spikerin ısrarlı ricalarına rağmen göstermekten çekinip, emniyetin çıkardığı kavgayı taraftara mâl ederek uzun uzun gösteren yayıncı kuruluş ve onun yönetmen mertebesinde bulunan ulvî şahıs, bu hafta tribünlerin coştuğu anlarda o güzelliği çekmekten -elbette- yine acizdi. Son zamanlarda dolan tribünlere karşı negatif marketing yapma çabasını "Çözen" birileri elbette var.
Büyüklüğünü kupalardan ve şampiyonluklardan almayan, herhangi bir duruş adı altında her maç sonrası çığırtkanlık etme gibi basit huyları bulunmayan ve rekabet edebilmek için kendisine herhangi bir kardeş edinme telaşesinde olmayan camiamızı yıpratma çabalarının farkında olduğumuzu belirtmek isteriz.
Çığırtkan toplulukların ağızlarına sakız ettiği ve arkasına sığınabildiği bahaneleri sunmaya da elbette gönül razı değil. Yıllarca Fenerbahçe Spor Kulübü'nün kültüründe taşıdığı ve onu takip ederek ilerlediği sportmenlik anlayışını vurgulamak isteriz. Bu kültür yurtdışından getirilen oyuncu tercihlerimizde bile her zaman etkili olmuştur ve ona göre davranmaları beklenmiştir. Öyle ki rakiplerimiz hakeme tüküren, maç esnasında elini şortunun içine sokmaktan çekinmeyen efsanelere sahipken; Fenerbahçe Alex gibi FB TV'de çekinmeden "Türkiye'deki en iyi Türk oyuncu Arda Turan'dır" diyebilecek centilmenlikte, Uche ve Pierre gibi tüm halkın gönlünü fethetmiş (öyle ki şirketler rakip taraftar baskısı olmayacağından ürünlerine reklam yüzü olarak düşünmüştür) isimlere ev sahipliği yapmıştır. Atatürk'ün kulübümüzü ziyareti sırasında belirttiği "ebedi muvaffakiyetler"in peşinde her branşta koşarak dünyanın en büyük spor kulübü olmak hedefiyle her branşta ilerleyen Fenerbahçemiz, "zeki, çevik ve ahlâklı" sporculara sahip olmalıdır.
Bahsedilen konuyla ilgili kulübümüzün gerekli hassasiyeti göstereceğini ümit ediyoruz.
Yüzyıllarca bu kültürün sürmesi dileğiyle,
Saygılarımızla,
1907 ÜNİFEB - Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği"
Alıntı: http://www.1907unifeb.org/haber.php?haberno=846
Tweet Paylaş
20.4.10
Ayıp !

Ankette 2 gayet samimi, 2 tane de ciddi şık var. 39 kişi oy kullanmış ama çok merak ettiğim 1 kişi anketi çok ciddiye alarak cevap vermiş. Kim bu ben merak ettim. Tayfa'dan biri değildir gibi geliyor bana ya dur bakalım ortaya çıkacak mı? Çıksada, çıkmasada söylüyorum buradan yaptığın ayıptır, üzdün bizi, derinden yaraladın. Başını ellerinin arasına alıp düşünmeni tavsiye ediyorum.
Tweet Paylaş
19.4.10
Rekabet ?

Kadıköy'de maç vardı, hem de Fener'in maçı. Rakipte şu her zaman biz de büyüğüz abi, bizi de aranıza, yanınıza, koltuk altınıza alsanıza diyen Beşiktaş.
Erken geçmek lazımdı suyun bizim tarafına. Her zaman ki mekan da toplanmak, muhabbet etmek, beste söylemek, görüşemediklerimizle hasret gidermemiz lazımdı. Her birimiz ayrı semtlerden çıktı yola Fener uğruna. Bir araya gelindi . Burada İlkay ve Deniz'in mekana yaptıkları ayıptan bahsetmek istemiyorum, kardeşim adam 6 TL diyorsa uyacaksın, nedir ben bu düzene karşıyım olayları. Ayıp ayıp. Neyse mekanda sohbet, muhabbet derken stada doğru yol almaya başlandı.
Stada tam maç başlarken girdiğimden erkek ve kadın voleybol takımlarımızın sahaya çıkmalarını göremedim ama gerekli ilgiyi gördüklerinden eminim. Dışarıya gelen alkış sesi anlamaya yetti zaten.
Bu maçta da tribünde kareografi vardı, bunu düşünürken, hazırlarken, açarken yaptığınız fedakarlıklar, harcadığınız zaman, verdiğiniz emek için teşekkürler.
Tribünde yıllardır durduğumuz yerdeydik yine ve bir koltukta 83 kişi durarak tezahürat etme çabaları vardı. Omuz omuza bitti yerleşelim derken gelen gol ortalığı daha bi karıştırdı. O golde maçın sonucu olduğundan gayet mutluyduk maç bitiminde. Dikkatimi çeken rakip tribünün bu maçta onlarca kere 3'lü çekmemesi oldu. Garip. Şimdi nasıl Kadıköy'ü inlettik diyecekler. Yakıştıramadım.
Karşıya geçenlerle dönüşte metrobüste de beraberdik. Yine eğlenceliydi eve dönüş yolu.
Yukarıda ki resimde ki ise Gerson çocukluğumda hatırladığım ilk yabancılardan. İlginç gol sevinci sebebiyle hiç unutmamışımdır. Neden yazıya onun resmini koyduğuma gelince demin rakip tribünden bi şahsın maçta yaptığı bi hareketi gördüm. Mikroskopla görülebilecek şekilde olan çıkıntısını bize gösterme çabası içinde. Ama becerememiş. Bence Gerson'la bi görüşmeli arkadaş. Göstermeye çalıştığını çıkıntısından utanmasına sebep olabilir. Hatta iyi bir çocuk olursa belki resimden bile bazı şeylerin farkına varabilir.
Son olarak bir zamanlar rekabet ettiğimiz takımlar vardı ya ben özlüyorum o rekabeti.
Tweet Paylaş
Tribüncü adam

Beşiktaş maçını hayırlısıyla atlattık da,en başta bahsedilen ve istenen Hasan Toprakizm'e yakışan hareketler yapılmadı.Başkanımız,tribün komitesi üyemiz kendisinden beklenmeyen hareketlerde bulundu..Hakkımızda hayırlısı tayfa.."Çok net" sete çıkmayı öğrenmemiz, bilmeyenlere de öğretmemiz gerek.Bu adamlar artık yükseklikten korkmasın!
Apo
Tweet Paylaş
15.4.10
Çeyrek Finalde Rakip Deniz Harp!
Bu sene iki takımla çıkılan Lefter Küçükandonyadis Ligi'nde henüz ilk turda elenmekten kurtulamayan göbekli takım Arabesk İstanbul'un aksine namağlup Genç İstanbullular emin adımlarla şampiyonluğa koşmaktalar.
Son aldığımız duyuma göre ilk tur gruplarında 15-2 ile bozguna uğrattığımız Marmara takımı yarı finale yükselmiş. Bu turnuva ortalamasının ne kadar üstünde bir futbol oynadığımızın en bariz göstergesi oldu. çağdaş futbolun gerektirdiği her türlü koordinasyon ve takım oyununu sahaya yansıtan, çok koşan, mücadele eden Genç İstanbullular'ın bu kez rakibi Marmara gibi futbol topuna oldukça yabancı bir topluluk değil.
Ben şahsen Deniz Harpliler'i biliyorum, hepsi çakı gibi çocuklar. Çok dikkatli olmak lazım. Kupayı kaldırana kadar, her maç aynı ciddiyet ve konsantrasyonu sahaya yansıtıp 3 puan ile evimize dönmeliyiz. Aman dikkat çocuklar. Sonuçta barfiks falan çekerek girmişler o okula. Kondisyonları da takdir edersiniz ki hayli sağlam. Bizim sigaralı, alkollu, kalorili bedenlerimize nazaran avantajlı oldukları aşikar.
Fakat onların kondisyonu varsa bizim de mangal gibi yüreğimiz var! (İlkay'dan dolayı)
Genç İstanbullular'a çeyrek finalde başarılar diliyor, çeyrek final mücadelesinde tribünleri yakmayı planlıyoruz.
Harbiyeyi yakarız senin için, şampiyonluk gelince!
Tweet Paylaş
Son aldığımız duyuma göre ilk tur gruplarında 15-2 ile bozguna uğrattığımız Marmara takımı yarı finale yükselmiş. Bu turnuva ortalamasının ne kadar üstünde bir futbol oynadığımızın en bariz göstergesi oldu. çağdaş futbolun gerektirdiği her türlü koordinasyon ve takım oyununu sahaya yansıtan, çok koşan, mücadele eden Genç İstanbullular'ın bu kez rakibi Marmara gibi futbol topuna oldukça yabancı bir topluluk değil.
Ben şahsen Deniz Harpliler'i biliyorum, hepsi çakı gibi çocuklar. Çok dikkatli olmak lazım. Kupayı kaldırana kadar, her maç aynı ciddiyet ve konsantrasyonu sahaya yansıtıp 3 puan ile evimize dönmeliyiz. Aman dikkat çocuklar. Sonuçta barfiks falan çekerek girmişler o okula. Kondisyonları da takdir edersiniz ki hayli sağlam. Bizim sigaralı, alkollu, kalorili bedenlerimize nazaran avantajlı oldukları aşikar.
Fakat onların kondisyonu varsa bizim de mangal gibi yüreğimiz var! (İlkay'dan dolayı)
Genç İstanbullular'a çeyrek finalde başarılar diliyor, çeyrek final mücadelesinde tribünleri yakmayı planlıyoruz.
Harbiyeyi yakarız senin için, şampiyonluk gelince!
Tweet Paylaş
Aydınlık Geleceğin Karanlık Tayfası!

Tweet Paylaş
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)