25.12.10

Biz Fenerbahçe'yiz


Yılın ardından görünen en bariz şey Fenerbahçe'nin , Fenerbahçe'lilerin mutsuzluğu.

Hatırlayınca karanlığa açılan bir kapı gibi akıldan silinmeyecek anlar yaşadık.


Fenerbahçe 2010 yılını amatör branşlarda , özellikle bayan voleybolda en ileride bitirmek için mücadele verdi.En iyi yerlerde olmayı hakederek başardı.


Fenerbahçe bir spor kulübüdür.Ama sokakta,okulda bahsettiğimiz Fenerbahçe ,o Fenerbahçe değil.


Fenerbahçe kupayı alamadı,şampiyonluğu son haftada yitirdi.Avrupadan elendi...


Neticeleri biliyoruz.


Bugün gördüğüm şey Fenerbahçe'nin ve Fenerbahçe'lilerin ümitsizliği,yılmışlığı ve yalnızlığı.


Fenerbahçe Türk futbolunun,Türk sporunun,Türkiye'nin lideridir.

Fenerbahçe varolduğu her kulvarda hep,en ileride olmak zorundadır.

Bu bir mecburiyettir.Çünkü o Fenerbahçe'dir.


Bugün hepimizin sinesindeki yeri aynı ama içimizde öyle bir korku bıraktı ki hiçbirimiz ümit bağlamak ister gibi değiliz.


Lakin inanması gereken kimse değil bizleriz.

Çünkü Biz,Fenerbahçe'yiz.

Tweet Paylaş

16.8.10

Yine yeniden Ta-ha


Geçtiğimiz dönem Avcılar'ın Cihangir semtinde ikamet eden , sabahları derya börekten 2 sade poğaçaya talim eden , President marka gümrükten kaçırma sigara içen Taha arkadaşımız İ.Ü İktisat'a girmiştir.
Kendisi avcılarda pankart boyanırken İtü şenliklerinde gösterdiği performansla bestelere konu olmuş,Berkay Erdim'den dahi küfür yemiştir.

Alttan alttan , kapalı kapılar ardında yapılan darbe planları gün yüzüne çıkmışken bu atarı yapma zorunluluğu hissetmiş bulunmaktayım.

Ben herzaman Başbakanımız Erdoğan ve Başkanımız Aziz Yıldırım gibi istikrardan yanayım.

Ne kadar zulmetsende ah etmem sana Ta-ha.

Tweet Paylaş

13.6.10

Parasıyla değil mi kardeşim?


Önceki sezon futbolculara kesilmişti fatura.Zaten İzmir'de Beşiktaş'a kaybedilen kupa finali Aragones'in ipini çekmişti.Tabi Zico'yu yollayıp Aragones'i getiren zihniyet , 2006da denizli hadisesinden sonra kovduğu Daum'u yine takımın başına getirdi.
'Parasıyla değil mi kardeşim ?'
Ardından sezon bitimi 'Ben Beşiktaşta oynamak isitiyorum' diyen Mehmet Topuz alındı.
E Parasıyla tabi.
Ardından Bekir , Özer ,Bilica gibi Tsl'den çıkamayacak,burda da kaliteli diyebileceğimiz topçular alındı.Aykut Kocaman da gidip 2 brezilyalı topçu getirdi.Tabi Cristian sanki eşantiyon gibiydi Santos'un yanında .Deividle sözleşme yenilendi.
İlk Resmi maçta saçma sapan bi avrupa takımına(Honved) fark attık önelemede.Guiza hat-trick yaptı yani o derece berbat bi rakip.O günden aklımda tek kalan şey Emre'nin ter içindeki formasıydı.
Önelemeler falan derken lig başladı.
Takım çatır çatır oynamasa da Santos'un formu ,Alex ve Emre 'nin azmi ilk 8 haftada 8 galibiyet getirdi.
Bir Antep deplasmanı vardı ardından eğer alsaydık 10da 10 yapacağımız.
10.haftadan sonra yine geçtiğimiz yıllardaki 2 hafta üstüste galip gelememe sendromu başgösterdi.Özellikle deplasmanlar fiyaskoydu(Sivas hariç).Devre arası Carlos gitti,ama Uğur iyileştiği için bi takviye yapılmadı.O sebepten de sadece Gökhan Ünal transfer edildi.Sanki takım çok iyi top oynuyormuşçasına.
Takım kadıköyde tribünün itici gücüyle galip geliyordu sezonun ilk yarısına kadar.Deplasmanda da bi ters bi düz.
İkinci yarının ilkmaçı; İçerdeki Denizli maçı ıkına ıkına aldık üç puanı.Sivas deplasmanında tam Uğur Boral form yakaladı dedik adam sakatlandı bir maç sonra.
İçerde Bursaya yenilmek (hemde 2-0dan 3-2 ) acı vericiydi.Diyarbakırla berabere kalmak zaten bize 'bu takım şampiyon olmaz' mesajıydı.
Manisa,Gençler,İbb, deplasmanlarında çok iyi top oynamadık.Hele ki İbb deplasmanından sonra herkes 'Gitti Şampiyonluk' diyordu.
Antep maçını aldık,Sami Yende koyduk derken bayağı bi seri yakaladık.Çok temiz olduğuna inanmasamda Kasımpaşa ,Ankaragücü deplasmanlarından da 3er puan aldık.E parasıyla tabi.
Ve 34.hafta geldi çattı.
Rakip Trabzon'du 2 hafta önce Kupada yenilmiştik heriflere.
Ama bu sefer maç burdaydı.'Ayıklarız!' diyoduk.Ama ne olduysa yenemedik .Olmadı.
Herşey boşa gitti.Onca emeğimiz , paramız.Bunların hesabı değil benimkisi.
Zaten bir şampiyonluk Fenerbahçe'yi daha da büyük yapmaz.
Ki zaten hemen herşeyi çabucak unutan insanlarız.
Bursa'nın Şampiyonluğundan sonra Kemal Kılıçdaroğlu CHP'nin başına geçti.Ülke Milli Takımlarının Dünya Kupası kadaroları açıklandı(Guiza,Andre Santos yok.).
Baskette Türkiye Lig Şampiyonu olduk.
Miroslav Stoch alındı.
E Parasıyla tabi
Aydın Örs geri döndü.
Şimdi birkaç transfer daha patlar herşeyi unuturuz.E parasıyla tabi
Bu kadar para harcandıktan sonrada seviniriz önümüzdeki yıl 'Biz Şampiyon Olduk' diye.

Tweet Paylaş

2.6.10

FİNAL AQ


Apo


Tweet Paylaş

M.Burak Dündar "3 sene üst üste şampiyon olacağız."

- Başkan gerekli temaslarda bulunuyor -

Başkan M.Burak Dündar hem Lefter Ligi'nde hem de uluslararası platformda camianın isteklerine yanıt verebilmek adına gerekli temaslarda bulunulduğunu açıkladı.

Finalde rakibini bekleyen Genç İstanbullular, grup maçları sonrasında sırasıyla Deniz Harp ve Olimpik Marmara'yı eleyerek özlenen kupaya emin adımlarla yürüyedurmuştu. Artık şeytanın bacağını kırmak istediklerini belirten Dündar, "Gerekli lobi işlemlerini de yapacağız, masa başında da sahada da kazanan biz olacağız. Kupayı sürprize bırakmayacağız. Acaip şeklimiz olacak camia içinde." açıklamasını yaparak taraftarın yüreğine su serpti.

Seneye Avrupa'da başarı hedeflediklerini de sözlerine ekleyen Dündar, "Ama avrupa arenasına çıkmak için tam olarak ne yapmak gerekiyo tam bilmiyom onu." diyerek sözlerine son verdi.

Tweet Paylaş

18.5.10

Seviyoruz işte

Yine de annem gibi seviyorum seni Fenerbahçe...

Tweet Paylaş

!

Hepimizde travma etkisi yaratan bir 34.haftayı geride bıraktık.
Kaçan şampiyonluk bir yana 3 defa yapılan yanlış anonsla bizi uyutan Aziz Yıldırım ve kurmaylarını kutlarım , güzel organizasyondu.
Bugün Fenerbahçe'yi daha çok seviyorum.
Yarın kimsenin sesini çıkarmayışını , 2 tane transferle herşeyin unutulacağını bile bile ..

burak

Tweet Paylaş

15.5.10

Öpücem Öpücem Dedim Sana!






Bundan yaklaşık 1 ay önce tribünde; internette; dillerde tek bir slogan vardı.Blog yönetimi olarak Olimpik Marmara'ya "Öpcez" mesajını göndermiştik.Tribünde de "Öpmeye-Geliyoruz" şarkısı söyleniyordu Genç İstanbullu'lar tarafından..

Nitekim öyle de oldu.12 Mayıs'ta takımımız kendisini olimpik zannedenleri sahaya gömdü..Skor 8-4...

Buradan kendilerine Athena'dan "Öpücük" şarkısını yolluyoruz http://fizy.com/#s/10dini


ÖPTÜK MÜ??



Apo



Tweet Paylaş

11.5.10

Fenerbahçe Çok Pis Koyar.Alayına..


1.Ligin 33.haftası'nda Fenerbahçe , Ankaragücü ile karşılaşacaktı.Bu maç ligin son deplasman maçıydı.Bedeli ne olursa olsun orda olunmalıydı. Öyle ki ; Sezon başından beri deplasmanlarda sıkıntılı skor ve oyunlara imza atan bir Fenerbahçe takımı vardı.Ligin başından beri Taraftarın bu takımı sürüklediği aşikardı.
Sabah 8de buluşalım denilmesine rağmen 10.30da çıkılan yolda yine alkolün dozunu fazla kaçıran arkadaşlar(Deniz) oldu.Ben anlayamadım insan 3 şişe bira içip nasıl 2sini geri doldurur.
Ankaraya vardığımızda saat 19:00 dı.Maça 1 saat kalmasına rağmen önaramada dahi Polisin anlayışsız tavırlarıyla karşı karşıyaydık.Geçte olsa maça girdik ki zaten erken gelen gol bizleri çıldırttı .2.yarınınn başında gelen 2. golümüz Ankaragücü(Bursa) tribünlerini adeta delirtti. Karşılıklı küfürleşmeler falan derken 3 üde koyduk.Biz 'Şampiyon Kanarya' diye bağırdıkça , renkten renge giren kahpelerden 'Trabzon' sesleri geliyordu.Maç sonunda ayrıca bizi memnun eden Ligtv kameralarına takılmamız ve Çağatay Kavaz'ın deyimiyle ' Dünyanın en mutlu iki apaçisi ' olmamızdı.

http://www.ligtv.com.tr/VideoHaber/?r=1&hid=72126

Burak

Tweet Paylaş

8.5.10

İ. MELİH GÖKÇEK



Fenerbahçemiz şampiyonluğa koşuyor ama önümüze taş koymak isteyenler hala bitmiyor."Sadece sarı lacivert" olanlara karşı bukalemunlar hala ve ısrarla ucuz oyunların peşinde..

Haftasonu oynanacak Ankaragücü-Fenerbahçe maçına Bursasporuların akması bir yana,Fenerbahçelilerin içinde de "münferit" Ankaragücü ve/veya Bursaspor taraftarı olması muhtemel..

Gazete haberlerine göre İ. Melih Gökçek biletleri Aziz Yıldırım'a inat olarak biletix gişelerinden değil de internetten satışa çıkartmış.Böylece münferitlerin de bilet alma ihtimali doğdu.Tribünler provakasyonlara açık hale geldi.

"Onursal" (!) başkan İ.Melih Gökçek bu tür ufak hesaplarla ne yapmayı hedefliyor bilemiyoruz ama ; her ne olursa olsun

FENERBAHÇE DÜŞMANLARINI YENECEĞİZ!

Apo



Tweet Paylaş

7.5.10

Sadece Sarı, Sadece Lacivert

5 Mayıs 1996, Giresun

Baharın gelmesi gündüzleri sıcak kılıyor, güneş çekilir çekilmez Karadeniz hissettiriyor kendini dağ eteği şehrinde. Giresun’un girişinde, henüz şehrin gelmediği bölge. Sadece Güre Deresi Yerlileri , ‘köylüler’ şeklinde adlandırarak statü ayrımcılığının seçkin bir örneğini fark etmeden sunan bizler ve Güre köylüleri ile buluşma noktaları olan küçük kahveye aralarında para toplayıp Cine5 almış olan öğretmen babalarımız. Her hafta sonu olduğu gibi kahvede yerimizi almış, büyük anı, Trabzonspor-Fenerbahçe maçını bekliyoruz.

Köy halkı "Karadeniz Milliyetçiliği"nden ödün vermiyor, herkes Trabzonsporlu. Bu destek, şehre gidildikçe yerini nefrete bırakacaktır. Fakat buradayız, ve deplasmanda gibiyiz. İçinde ben ve babamın da bulunduğu 5-6 kişilik bir Fenerbahçeli topluluğu. Trabzonspor’un rengi o zaman da zengin. Siyahı, beyazı, kırmızısı, sarısı; ustalıkla harmanlanıp bordo ve maviye dönüşüp küçük kahvehanenin sigara dumanıyla boğulmuş havasına karışıyor, kendini hissettiriyor Fenerbahçe düşmanlığı. Babamlar direniyor 3-5 kişiyle, ben daha küçüğüm, atışmaları gülerek izliyorum. Eğleniyorum çocuk aklımla, çocuklarının aksine sosyal ayrımcılığı zerre hissettirmeyen babaların, eğitimsiz kankalarıyla yaşadıkları yer yer seviyesiz atışmalarıyla. Bir iki sufle alayım, okulda kullanırım bu materyalleri. Fakat daha dur, öğrenilecek çok küfür var, maç henüz başlamadı. Henüz büyük Fenerbahçeli, orijinal küfürlerin yaratıcısı bakkal Kemal Abi teşrif etmedi. Batmış şimdilerde, kapatmış sakızlarından çaldığımız dükkanı. Artık lojmanın çocuklarına, zamanında adam yokluğundan çıkarılıp inanılmaz başarılı olduğunu iddia ettiği boks finallerini elindeki gazete kupürüyle anlatamayacak. Babalarımızdan öğrendik Kemal Abi’nin asıl boks hikayesini, ringde dümdüz edilişini. Bir oğlunun ismi Müjdat. Müjdat Yetkiner’den alıyor ismini. Onun da kaderi çubukluyla yazılmış.

Maç başlıyor. Babam çayını almış, sigarayı henüz bırakmamış, muazzam bir stresle yudumluyor önceden bünyeye zerkedilmiş sigara dumanını bastırma görevini yerine getirmekte olan acı çayını. Bana da salep söyledi, hem de tarçınlı. Kahveci Şükrü Amca ile araları iyidir, bir iki tane de kendisi ısmarlayacaktır muhtemelen maç içinde sahleplerden. Hem de, onlar da tarçınlı. Şayet, top oynamaktan yorgun düşüp ağzımı dayamaya koştuğum kahvenin dışındaki çeşmede beni kıstırıp hayalarımı sıkmak suretiyle gerçekleştirdiği kötü ve acı şakalarından vazgeçerse daha çok seveceğim kendisini. Ergenliğe kadar beklemesi mi gerekiyor illa? O da Fenerbahçeli, hem de gözünün tutmadığına çay vermeyecek kadar Fenerbahçeli.

Yükleniyor bordosu, mavisi, sarısı, kırmızısı, siyahı, beyazı. Hiç hissetmediğim kadar huzursuzum. Maçın çok büyük önem arz etmekte olduğunun tam olarak bilincine varabilmem için babamın yüzüne bakmam yetiyor. Stresli göz çizgileri, stresli alın kırışıkları, stresli Marlboro'lar ve git gide acılaşan çaylar, stresli küfürler; babam stresli.

Boşa olmadığı anlaşılıyor bu streslerin. Abdullah ceza sahası çizgisinin sol tarafından vuruyor, top ağlarda.

Gözlerimi deli gibi yakan, boğucu sigara dumanını yırtarak baskın bir ses yükseliyor. Aynı anda zıplamış olan yaklaşık 50 kişilik bir grubun çığlıkları, küçücük kahvenin tavanını havaya kaldıracak kadar yankılı ve acı. Ayakta olmayan 5-6 kişilik bir ekip. Boş gözlerle yüksekteki televizyona bakmakta; sadece sarı, sadece lacivert...

Uzun süre sahayı göremeyeceğiz meşale sislerinden. O zaman serbest. Nerede o eski pilot kameradan görüntü daha net ekranlarda?

Dakika 55; tehlikeli bir bölge, serbest vuruş. Oğuz Çetin her zamanki gibi sakin. Topun başında. 5 numarayı seçebiliyorum iyi kötü. Fazla açılmıyor. Kalabalık barajın üzerinden geçiyor top, gol! Şiveli küfürler eşliğinde, havadayız!

Bir hafta önce Vanspor’u yenebilse sadece formalite için sahaya çıkacak olan Trabzonspor’u yoksa yenecek, şampiyonluğu getirecek miyiz? Arkamda oturan rengarenk topluluğa inat; atmamız lazım, atmamız lazım!

Dakika 83; Erol Bulut soldan geliyor, içeri bıraktı, orada çubuklu biri var! Dokun ona! Dokundu! GOL! Avni Aker sus-pus. Aykut Kocaman koşuyor, futbolcular koşuyor; hatta yaşına başına bakmadan, babam koşuyor! Çubuklu, şampiyonluğa koşuyor…

Maçtan sonrası hayal meyal, karanlık gecede küçük bir şehirden beklenmedik büyüklükteki konvoy, kornalar, bayraklar. Eriyor mesafeler, sanki o muazzam uzun sarı lacivert büyük bayrağın dalgalandığı yer Gazi Caddesi değil, Bağdat Caddesi! Babam hiç görmediğim kadar mutlu. Bir kez daha anlıyorum çocuk aklımla, o golün ne kadar kocaman olduğunu. Ne kadar kocaman bir etki yarattığını. Renk cümbüşlü kalabalığa inat, sadece sarı, sadece lacivert sokakta!


5 Mayıs 2010, İstanbul

Urfa uzak. Yol pahalı. Öğrenci bütçem dayanmıyor, gidemiyorum. Ekranda gördüğüm tribünün yarısı sarı-lacivert. İçim gidiyor…

Salep istiyorum Tophane’de. Eski tadını vermiyor tarçın. Cafedekilerin hepsi birbirine benziyor. Kemal Abi de yok, köpek dişlerinin sivriliğinden yararlanılarak ‘vampir’ lakabı uygun görülmüş koyu Trabzonsporlu köylü Orhan da yok. Şükrü Amca’nın kahvesinde Lig Tv de yok. Zaten artık lojmanda da kimse yok. Biz de taşındık, babam kendisine daha yakın olan kahveyi tercih ediyor, ne kadar stresli ben göremiyorum.

Dakika 80; Engin Baytar atıyor. Sigara dumanı yok ama havaya zıplayan bir kalabalık hala var. Zıplıyor havaya bordosu, mavisi, sarısı, kırmızısı, siyahı, beyazı…


Yüksekte duran televizyona boş gözlerle bakıyorum.
Bükülmüyor belim inadına.

Gurur duyuyorum olduğum yerde; sadece sarı, sadece lacivert bir halde…

Çağatay Kavaz
1907 ÜNİFEB - Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği


Tweet Paylaş

4.5.10

Anlayamadık??

Emperyalizmin Kabusu !

1 Mayıs geçti.Fakat akıllarda ne Taksimin yıllar sonra Emekçilere -bayram'a- açılması ne de Fenerbahçe'nin galibiyeti var..Akıllarda sadece ve sadece 2 kelime var....

Bu adam anarşik beyler ! Anlayamıyoruz seni,inan çözemiyoruz aq.Fethullah yurdundan çıkan bir kominist,parklarda taş söken bir milliyetçi,pankart boyamaya fiyakalı kıyafetiyle gelen bir emekçi? Nesin olum sen? Ajan mısın lan?

Blog yönetimi olarak bildiğimiz tek birşey var şimdilik; bu adam anarşik! Anarşik kelimesi anarşist kökünden gelmesine rağmen sonundaki değişme eldeki tesbih'ten dolayı geliyor..Evet o bir tesbihli anarşist.

Dillerdeki 2 kelime sensin "F..... S....."..



Apo

Tweet Paylaş

2.5.10

Şampiyonluk Geliyor!



Mücadelenin son 2 haftasına girdik ve inanın bunları yazarken bile heyecanlıyım.Bundan tam 9 hafta önce 24. haftada Antalyaspor'u yendik . O haftalarda kötü gidiş arasında hiçbir önemi yoktu bu 1-0'ın..Ama işte o maçla birşeyler değişti..9 hafta evet tam 9 haftadır gol yemeyen bi takım var ortada.

Biz Fenerbahçeliler olarak savaşan takım istiyoruz.Evet maçlarımız çok kısır geçiyor belki.2005-2006 sezonunu görmüş insanlar olarak gol istememiz olağan fakat mücadele gelmeden gol de gelmiyor..

Bu takım mücadele ediyor,mücadele ettikçe gol geliyor,gol geldikçe taraftar coşuyor,taraftar coştukça bu takım mücadele ediyor..Herşey çok basit.Sahadaki 11 "adam" mücadele edecek..Alex'in GOL koreografisine bakışını izledim ve inanın o adamın öyle şeyler yapmasındaki tek etken taraftar..Takımın kalitesi zaten ortada da; takım o stresin içinden çıkacak 1 golü bulunca ortam değişiyor.Şenleniyor bi başka oluyor..

Bizler size inanıyoruz.Sadece o forma ıslansın,sadece 1 gol.Gerisini siz bize bırakın!

Fener Gol Gol Gol; Şampiyonluk Geliyor!!!

Apo

Tweet Paylaş

22.4.10

Batak Öğreniyorum Eğitim CD1


Batak Hakkında Genel Kurallar

1-) Oyuncu sayısı en az 3 kişidir ki biz buna gömmeli batak diyoruz,4 kişilik olanı makbuldür..
En az 3 dedik diye 10 kişi batak oynamayın oynatmayın,zira 10 kişi oynayamazsınız.4'tür o 4!

2-) Genelde 61 veya 101 e kadar giden bir puanlama sistemi vardır.3 tane 61 puanlama sistemiyle oynananı tayfa tarafından tutulur.(Not: oyunda "yancı" iseniz -yancı;oyunda hiçbir sikim yapmayan,kenarda mal mal oturup az biraz ajanlık yapan kişidir efem- her elde bir tane içecek içiniz yoksa o işi sikerler! )

3-) İçecek çay olmak zorundadır.Apo dayı'nın kahveden muz da içebilirsiniz.

4-) Koz falan vardır işte ne bilim belki fazla olanı seçersiniz -ki bu durumda eşinizle olan göz kontağını iyi kurmanız gerek- , veya elinizde büyük olanları koz seçme gibi bi durum olabilir.Karışıktır vesselam..

5-) Oyun sağa doğru döner,sağınızdaki insan benim gibi bataktan anlamayan mal birisiyse vale'yi atarak bir kız ve hatta iyi bir çocuk olursanız papaz'ın düşmesini bile sağlayabilirsiniz.

6-) Onur Akgül veya Hasan Toprak'la eş iseniz genelde kazanırsınız. (Burak ve Çağatay kolpadır efem.) (Deniz ise batak bilen fakat tek başına maç kazandıramayan birisi,yani özer hurmacı diyebiliriz,bi alex asla olamaz)

7-) Yukarıdaki madde her zaman doğruluğunu sağlayamaz.Hasan Toprakla oynarken kendi seyircisinden ürken beşiktaşlı oyunculara dönebilirsiniz.Aman gönlünü hoş tutun başkanın.

8-) Yukarıdaki maddedeki temel şart(gönlünü hoş tutmak) şudur; fazla konuşmayın.Para ödettirmemeye çalısın.

9-) Bi üst maddede para ödettirmemeye çalışın dedim ama hepimiz öğrenciyiz,koyun götüne para ödemeyin.

10-) Napolyon ne demiş ? Para para para.

11-) Peki ya Ajda Pekkan ne demiş? Petrol

12-) Yani para=petrol

13-) Velhasıl batak güzel oyundur zevkli oyundur ama hsntprk ile daha güzeldir

Saygılarımla

Stajyer Batakçı Apo


Tweet Paylaş

21.4.10

Yarı Finalde Rakip Marmara'ya Mesaj



Blog olarak mesajların ne kadar önemli olduğunu kavrayarak bir diğer mesajımızı iletelim dedik. Şampiyonluğa adım adım ilerleyen ekibimizin yarı finalde rakibi daha önce aynı grupta mücadele ettiği Olimpik Marmara oldu. Hatta gruptaki ilk maçımızı Olimpik Marmara'yla yapmıştık. Her sene şampiyonluğa oynayan ekibimiz bu maça giderken bunun derbi havasında olcağını düşünmüştü çünkü anlatılanlara göre rakibimiz bizim maç gelene kadar 5-6 maç yapmış ve hepsinde de galip gelmiş oysaki biz sadece bir maç yaptık onda da tanışmaya fırsat bile olmamıştı. Tüm bu etkenler bi yana en önemlisi İstanbul Tayfa kenetlenerek Genç İstanbul'luların arkasında olduğunu her defasında hatırlatarak takımlarına ne kadar inandıklarını gösterdiler. Bunun bilincinde olan Genç İstanbul'lular, kendi evinde oynamanın rahatlığı ve taraftar baskısıyla gelen rakibini bu zorlu(zor olduğunu düşündüğü) deplasmanda 15 - 2 'lik bir skorla ezip geçti. Yarı final mücadelesinde de Genç İstanbul'lulardan aynı performansı bekliyoruz. İstemiyoruz Ne Para Ne Pul Kupa'yı Alsan Bize Yeter İstanbul!!!


Tweet Paylaş

Bir Yeni Mesajınız Var

" Turkcell Süper Lig'in 30. haftasını geride bıraktık. Bu sezonun şampiyonunun kim olacağı sorusunun cevabı 4 hafta sonra belli olacak. Sezon boyunca verdiği mücadeleyle şampiyonluğa ulaşanın kim olabileceği ise aşağı yukarı belli oldu. Bursaspor ve Fenerbahçe arasındaki şampiyonluk mücadelesi her zamanki gibi biz tek, siz hepiniz şeklinde ilerliyor.

Pazar akşamı oynanılan maçın ardından da, görmeye alıştığımız Beşiktaşlı Duruşu yine devrede. Bu duruşun temel özelliği olan, "kötü oyundan bağımsız mağlubiyet faturaları çıkarma" alanında kardeş kardeş türlü çalışmalar ortaya konulmakta. Oynanılan kötü futboldan ise, hiç bahseden yok.

Birçok farklı etkeni içermesi gereken "mağlubiyet" mefhumu, yine birkaç kişinin üzerine yıkılarak "şerefli mağlubiyet" ajitasyonu eşliğinde halka sunulmakta.

Bu sahneleri görmeye zaten alışığız. Artık kalmayan bir rekabet üzerine uzun uzadıya konuşmaya gerek yok. Ne kadar konuşsak boş, kimsenin algı düzeyini geliştirebilecek değiliz.

Onlar, üç kuruşluk -çakma edebî- metinleri ile tehditleri dizedursunlar, kimsenin dinlemediği radyolarda başarısız dizi oyuncularına küfürler ettirip kendi kendilerini tatmin ededursunlar, kurum ve kuruluşlara yürüyedursunlar. (Hem spor olur.)

Bizim söylemek istediklerimiz başka.

Dikkatimizi çeken asıl nokta basınla ilgili.

İki hafta önce Barış'ın savurduğu tekmeyi pek güzel geçiştiren, Keita'nın sezon boyu yaptığı, hakemi aldatmaya ve seyirciyi tahrik etmeye yönelik binbir tiyatral performansına sessiz kalan, Arda'nın sahaya çıkışıyla ortada fol yok yumurta yokken (hem iç hem dış sahada), sadece takımlarını desteklemek için tribündeki yerini almış olan Fenerbahçe taraftarına, sokak arası serserilerini aratmayacak el hareketlerinde bulunmasını bugüne dek gündemine getirmeyen medya; maç hakkında, maç hariç her şeyi konuşmayı kendine şiar edinmiş durumda.

Sahaya atılan cisimleri hiç gözden kaçırmazken, sahadan insanlarla dolu tribüne atılan cisimleri (bkz:Bobo) es geçen; iki hafta önce tribündeki güzellikleri spikerin ısrarlı ricalarına rağmen göstermekten çekinip, emniyetin çıkardığı kavgayı taraftara mâl ederek uzun uzun gösteren yayıncı kuruluş ve onun yönetmen mertebesinde bulunan ulvî şahıs, bu hafta tribünlerin coştuğu anlarda o güzelliği çekmekten -elbette- yine acizdi. Son zamanlarda dolan tribünlere karşı negatif marketing yapma çabasını "Çözen" birileri elbette var.

Büyüklüğünü kupalardan ve şampiyonluklardan almayan, herhangi bir duruş adı altında her maç sonrası çığırtkanlık etme gibi basit huyları bulunmayan ve rekabet edebilmek için kendisine herhangi bir kardeş edinme telaşesinde olmayan camiamızı yıpratma çabalarının farkında olduğumuzu belirtmek isteriz.

Çığırtkan toplulukların ağızlarına sakız ettiği ve arkasına sığınabildiği bahaneleri sunmaya da elbette gönül razı değil. Yıllarca Fenerbahçe Spor Kulübü'nün kültüründe taşıdığı ve onu takip ederek ilerlediği sportmenlik anlayışını vurgulamak isteriz. Bu kültür yurtdışından getirilen oyuncu tercihlerimizde bile her zaman etkili olmuştur ve ona göre davranmaları beklenmiştir. Öyle ki rakiplerimiz hakeme tüküren, maç esnasında elini şortunun içine sokmaktan çekinmeyen efsanelere sahipken; Fenerbahçe Alex gibi FB TV'de çekinmeden "Türkiye'deki en iyi Türk oyuncu Arda Turan'dır" diyebilecek centilmenlikte, Uche ve Pierre gibi tüm halkın gönlünü fethetmiş (öyle ki şirketler rakip taraftar baskısı olmayacağından ürünlerine reklam yüzü olarak düşünmüştür) isimlere ev sahipliği yapmıştır. Atatürk'ün kulübümüzü ziyareti sırasında belirttiği "ebedi muvaffakiyetler"in peşinde her branşta koşarak dünyanın en büyük spor kulübü olmak hedefiyle her branşta ilerleyen Fenerbahçemiz, "zeki, çevik ve ahlâklı" sporculara sahip olmalıdır.

Bahsedilen konuyla ilgili kulübümüzün gerekli hassasiyeti göstereceğini ümit ediyoruz.

Yüzyıllarca bu kültürün sürmesi dileğiyle,

Saygılarımızla,

1907 ÜNİFEB - Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği"



Alıntı: http://www.1907unifeb.org/haber.php?haberno=846

Tweet Paylaş

20.4.10

Ayıp !



Ankette 2 gayet samimi, 2 tane de ciddi şık var. 39 kişi oy kullanmış ama çok merak ettiğim 1 kişi anketi çok ciddiye alarak cevap vermiş. Kim bu ben merak ettim. Tayfa'dan biri değildir gibi geliyor bana ya dur bakalım ortaya çıkacak mı? Çıksada, çıkmasada söylüyorum buradan yaptığın ayıptır, üzdün bizi, derinden yaraladın. Başını ellerinin arasına alıp düşünmeni tavsiye ediyorum.

Tweet Paylaş

İbiza'ya mı gidiyoruz ?


burak


Tweet Paylaş

19.4.10

Rekabet ?



Kadıköy'de maç vardı, hem de Fener'in maçı. Rakipte şu her zaman biz de büyüğüz abi, bizi de aranıza, yanınıza, koltuk altınıza alsanıza diyen Beşiktaş.
Erken geçmek lazımdı suyun bizim tarafına. Her zaman ki mekan da toplanmak, muhabbet etmek, beste söylemek, görüşemediklerimizle hasret gidermemiz lazımdı.
Her birimiz ayrı semtlerden çıktı yola Fener uğruna. Bir araya gelindi . Burada İlkay ve Deniz'in mekana yaptıkları ayıptan bahsetmek istemiyorum, kardeşim adam 6 TL diyorsa uyacaksın, nedir ben bu düzene karşıyım olayları. Ayıp ayıp. Neyse mekanda sohbet, muhabbet derken stada doğru yol almaya başlandı.
Stada tam maç başlarken girdiğimden erkek ve kadın voleybol takımlarımızın sahaya çıkmalarını göremedim ama gerekli ilgiyi gördüklerinden eminim. Dışarıya gelen alkış sesi anlamaya yetti zaten.
Bu maçta da tribünde kareografi vardı, bunu düşünürken, hazırlarken, açarken yaptığınız fedakarlıklar, harcadığınız zaman, verdiğiniz emek için teşekkürler.
Tribünde yıllardır durduğumuz yerdeydik yine ve bir koltukta 83 kişi durarak tezahürat etme çabaları vardı. Omuz omuza bitti yerleşelim derken gelen gol ortalığı daha bi karıştırdı. O golde maçın sonucu olduğundan gayet mutluyduk maç bitiminde. Dikkatimi çeken rakip tribünün bu maçta onlarca kere 3'lü çekmemesi oldu. Garip. Şimdi nasıl Kadıköy'ü inlettik diyecekler. Yakıştıramadım.
Karşıya geçenlerle dönüşte metrobüste de beraberdik. Yine eğlenceliydi eve dönüş yolu.
Yukarıda ki resimde ki ise Gerson çocukluğumda hatırladığım ilk yabancılardan. İlginç gol sevinci sebebiyle hiç unutmamışımdır. Neden yazıya onun resmini koyduğuma gelince demin rakip tribünden bi şahsın maçta yaptığı bi hareketi gördüm. Mikroskopla görülebilecek şekilde olan çıkıntısını bize gösterme çabası içinde. Ama becerememiş. Bence Gerson'la bi görüşmeli arkadaş. Göstermeye çalıştığını çıkıntısından utanmasına sebep olabilir. Hatta iyi bir çocuk olursa belki resimden bile bazı şeylerin farkına varabilir.
Son olarak bir zamanlar rekabet ettiğimiz takımlar vardı ya ben özlüyorum o rekabeti.

Tweet Paylaş

KOL GİBİ !



Tweet Paylaş

Tribüncü adam


Beşiktaş maçını hayırlısıyla atlattık da,en başta bahsedilen ve istenen Hasan Toprakizm'e yakışan hareketler yapılmadı.Başkanımız,tribün komitesi üyemiz kendisinden beklenmeyen hareketlerde bulundu..Hakkımızda hayırlısı tayfa.."Çok net" sete çıkmayı öğrenmemiz, bilmeyenlere de öğretmemiz gerek.Bu adamlar artık yükseklikten korkmasın!

Apo

Tweet Paylaş

15.4.10

Çeyrek Finalde Rakip Deniz Harp!

Bu sene iki takımla çıkılan Lefter Küçükandonyadis Ligi'nde henüz ilk turda elenmekten kurtulamayan göbekli takım Arabesk İstanbul'un aksine namağlup Genç İstanbullular emin adımlarla şampiyonluğa koşmaktalar.

Son aldığımız duyuma göre ilk tur gruplarında 15-2 ile bozguna uğrattığımız Marmara takımı yarı finale yükselmiş. Bu turnuva ortalamasının ne kadar üstünde bir futbol oynadığımızın en bariz göstergesi oldu. çağdaş futbolun gerektirdiği her türlü koordinasyon ve takım oyununu sahaya yansıtan, çok koşan, mücadele eden Genç İstanbullular'ın bu kez rakibi Marmara gibi futbol topuna oldukça yabancı bir topluluk değil.

Ben şahsen Deniz Harpliler'i biliyorum, hepsi çakı gibi çocuklar. Çok dikkatli olmak lazım. Kupayı kaldırana kadar, her maç aynı ciddiyet ve konsantrasyonu sahaya yansıtıp 3 puan ile evimize dönmeliyiz. Aman dikkat çocuklar. Sonuçta barfiks falan çekerek girmişler o okula. Kondisyonları da takdir edersiniz ki hayli sağlam. Bizim sigaralı, alkollu, kalorili bedenlerimize nazaran avantajlı oldukları aşikar.

Fakat onların kondisyonu varsa bizim de mangal gibi yüreğimiz var! (İlkay'dan dolayı)

Genç İstanbullular'a çeyrek finalde başarılar diliyor, çeyrek final mücadelesinde tribünleri yakmayı planlıyoruz.

Harbiyeyi yakarız senin için, şampiyonluk gelince!

Tweet Paylaş

Aydınlık Geleceğin Karanlık Tayfası!

Yıllar süren site yapma çabalarımız sonuçsuz kalınca, artık şerefli mağlubiyeti kabullendik ve blog olayına girdik. Bakmayın resmi blog dememize, pek bir resmiyet söz konusu olmayacak. Şurada biz bizeyiz, her türlü apaçilik, saykoluk, barzoluk, fanatizm ve Hasan Toprakizm serbest. Hadi bakalım.

Tweet Paylaş